Aileniz ve arkadaşlarınızla size özel uygun tekne turları yapın…

Adrasan’dan tekne turlarına katılanlar için, iki seçenek var. İlk seçenek 3300 yıl önce batan Fenike batığının bulunduğu Gelidonya Burnu ve Beş adalar yönüne. Diğeri ise diğer yöne yapılan Sazak, Porto Ceneviz koyları turu.

Önce Gelidonya Burnu tarafındaki Suluada’ya gidiyoruz.. İlk durağımız Suluada.. Küçük bir ada olmasına karşın, adanın içinden yaz-kış soğuk su çıkaran bir pınar var.. Böbrek hastaları için taş düşürmede ve kum dökmede faydalı olduğu söyleniyor.. Ayı balıklarının (Akdeniz foku da deniyor) barınağı olan adada, balıkçılar daha çok kışın koloni halinde yaşayan fokları gördüklerini anlatıyorlar.. Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra, Suluada’nın uzak tarafına geçip küçük beyaz çakıl taşlarından oluşan cam göbeği renkli plaja demir atılıyor.. Gün içinde 3-4 teknenin yanaştığı bu plajda, kendinizi doğanın natürel dokusu içinde buluyorsunuz.. Şnorkel ve gözlükle deniz dibine dalıp merakınızı gideriyor, tekneden sahile, sahilden tekneye defalarca yüzüp temiz havanın etkisiyle iştahınızın açıldığını görüyorsunuz.. Öğlen saatlerinde tekne mürettebatı mangalları yakmaya başlıyor.. Balık, tavuk, et ızgara, cız-bız kokuları birbirine karışıyor.. Ekmekler kesiliyor, mevsim salataları yapılıp, limonlar bölünüyor, altın sarısı renkli patatesler kızartılıyor.. İşte tam bu sırada tuz oranı hayli yüksek denizden nasibini almış, baterinin cam derisi gibi gergin, bronzlaşmış teninizle denizden çıkıp teknenin gölgelik bir yerinde serinliyorsunuz.. Ortaya konan yemeklerden tabağınıza alıyor ve soğuk içeceklerle hafif hafif beşik gibi tatlı tatlı sallanan teknede yemeye başlıyorsunuz.. Kesinlikle 5 yıldızlı restoranlarda bulamayacağınız bu keyif sırasında, bir an gözlerinizi kapayıp gerçek tatilin bu olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz.. Yemek sonunda kalan ekmek kırıntılarını denize attığınızda toplanan yüzlerce balık, denizi akvaryuma çevirmeye yetiyor.. Öğleden sonraki dinlenme ve yüzme molalarında, sahildeki kumluk bölgelerde kızgın kum kürüne girme imkanı da var.. Plajdan demir alıp Suluada’nın soluna paralel ilerleyen tekneler, adanın su seviyesinde kayıkların geçebileceği bir tünele geliyorlar.. Doğanın bu şaşırtıcı sürprizi, denizin kaya ile ilişkisini gözler önüne seriyor.. Denizin durgun zamanında adanın arka yüzüne yanaşanlar, suyun kaynağına ulaşıyor ve kaynağın çevresindeki kayalıklara isimlerini yazmayı ihmal etmiyorlar..
Suluada’nın tam karşısında ise bir başka mola yeri, “Kelleci koyu” bulunuyor.. Yatların sıkça ziyaret ettiği bu koyda da kayalardan süzülen tatlı su kaynaklarını görmek mümkün.. İri taneli kum plajdan denize girilip buradaki molada teknelerde kesilen, soğutulmuş karpuzlar yeniyor.. Saat 18:00’e doğru dönüşe geçilirken arzu üzerine Adrasan koy ağzındaki son deniz banyosu molasıyla geziye son veriliyor.. Tuzlu suyun kavurucu etkisi, gölgede bile denizden yansıyan ışıklar ve ılık esen rüzgar nedeniyle bir günde yanabildiğiniz ya da en azından kızardığınız bu gezilerin ikinci seçeneğinde, yine Adrasan’dan çıkılıyor.. Ancak bu kez Antalya yönüne sapılıyor.. İlk durak yöre halkından bile pek az kişinin bildiği çok ilginç bir fiyord.. Denizin “S” çizerek içeri haliç yaptığı bu bölüme, “Gemleyik” deniliyor.. Kaçamak yapmak ve saklanmak için ideal olan bu doğa harikasının hemen yanı başında, hoş bir plaj bulunuyor.. Aynı bölgede bir de küçük teknelerin dönebileceği büyüklükte mavi fosforlu bir mağara yer alıyor.. Su altından karşı bölüme geçit veren bu mağaradan sonra yaklaşık 40 dakikalık bir yolculukla, bu defa Sazak koyuna geliyorsunuz.. Teknelerin uyuduğu doğal bir liman olan bu koya “Balayı koyu” da deniyor.. Yarımadanın diğer tarafında bulunan koyun ismi ise “Porto Ceneviz”.. Bu yöne yapılan turlarda yine deniz banyoları, yemek molaları verilip doğanın tüm cömertliğini içinizde hissediyor, Adrasan’a dönerek tekne bağlıyorsunuz..