Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı olan Adrasan, 1996 yılında belde oldu. Sırtını Bey Dağları’na siper ederek Akdeniz’e uzanan Adrasan, doğallığın merkezi. Çevresi çam ağaçlarıyla kaplı dağlarla çevrili yol, burada bitiyor. adrasan’ın ismi Rumca’dan geliyor. Yöre, Helenistik çağa ait Cenevizliler’le ilgili izler taşıyor.Yıllarca sit alan olması nedeniyle de iyice korunup beton yığınına dönüşmeyen Adrasan’da imar çalışmaları bitmiş. Önümüzdeki yıllarda sahilde bütün tesisler yıkılıp içeri çekilecek. Sahil şeridinin 50 metresi günü birlik kullanım için yeşil alan olarak düzenlenecek.
Adrasan sahili sığ. Bu nedenle yüzme bilmeyenler, çocuklar için çok ideal tatil beldesi. 2 kilometre uzunluğundaki kumsalı ise, herkesin rahat rahat denize girmesine elverişli. Sahilin bir bölümü ise derin. Burası da yüzmeyi sevenler için ideal. Su içinde yüzerken bacaklarınıza minik balıklar gıdıklar gibi dokunuyor. Bu bile başka hiçbir deniz kıyısında yaşayamayacağınız bir keyif.
Adrasan sahilinin sığ oluşu nedeniyle koy, Akdeniz’de kış aylarında fırtınaya yakalanan gemilere barınak oluyor.
Yazın sörf, su kayağı, deniz bisikleti gibi su aktivitelerine kucak açan koyun sularında, 25 metre su içinde görüş mesafesinin olması da balık adamlar için çok cazip.
Gelidonya Burnu’nda 3300 yıl önce batmış Finike batığı bulunuyor. ABD’li deniz bilimcisi George Bas’ın batıktan çıkardığı antik anforalar Antalya ve Bodrum sualtı müzesinde sergileniyor. Aynı bölgede bir kaç batık daha bulunduğu için, tüplü dalıp burada yasak. Balıkçı tekneleriyle 1,5 saat uzaklıktaki Phaselis açıklarında yer alan ve günübirlik turların durak noktalarından olan Üçadalar kıyıları, Kültür Bakanlığı’nın dalış izni verdiği müsait yerler.
Porto Ceneviz ve Sazak koyları da yörenin ilginç köşelerinden biri. Burada çıkan tatlı su biraz buruk, biraz da tuzlu. Ancak mantar ve bağırsak problemi olanlar için deva olduğu söyleniyor, yöredekiler tarafından.
Sazak’a kadar karayolu var ama Porto Ceneviz’e mutlaka denizden ulaşmak gerekiyor.Buraya gitmek içir Adrasan koyundan tekne turlarına katılmanız mümkün.
Adrasan Koyu, kapalı ve estetik bir yapıya sahip. Musa Dağı’na bağlı Eliğ Tepesi’nin silueti çökmüş bir deveyi andırıyor. Koyun batısında Markız tepesi yer alıyor. Eskiden gözetleme kulesi olan yerde, 960 metre yükseklikte link tesisleri var.
Çevre Gezileri…
Adrasan çevresinde Patara, Letoon, Olimpos antik kenti, Phaselis, gibi yerleşim yerleri tarih boyunca yer almış. Buraları daha kara yolu yokken deniz ticareti ile gelişmiş. Ne var ki Adrasan’da o zaman hiçbir yerleşim yokmuş. Çünkü zamanın yelkenlileri rüzgar gücüyle yol alırken, ters rüzgar karadan denize esince bir türlü adrasan koyuna girememişler. Gündoğusu rüzarı alan koya şimdi ise motoru güçlü tekneler Adrasan Burnu’ndan yelken indiriyor.
Kapalı koyda pırıl pırıl ve turkuza rengi denizel yetinmeyin sakin plaj arayanlar, sahildeki toprak yolu 100 metre takip ederek, hiç kimsenin olmadığı yleni koylarda yüzebilirler.
Bu arada uykudan feragat edip sabah ilk saatlerinde Fener Burnu’na gidenler, güneşin alev topu gibi denizden çıkışını izleyebilirler. Adeta kaynayan demir eriyik gibi ağır ağır güne merhaba diyengüneş, tüm görkemiyle çıkınca, denizdeki yansımayla, çevreyi de kendi rengine boyuyor.
Geziler meraklı olanlar, farklı mekanlarda denize girmek, tarihle bütünleşmek isterlerse, bir tarafıdeniz, bir tarafı duş görevi gören tatlı su derenin bulunduğu antik Olimpos kenti kıyılarına gidip yüzebilirler.
Kent harabelerini gezip. Çıralı’da sönmeyen ateşi ve çevrenin doyumsuz manzarasını izleyebilirler. Phaselis antik kenti ise, bir başka günübirlik kullanım alanı olan tarih hazinesi.