Yukarı Olympos olarak tanımlanan antik kent, olasılıkla Helenistik Dönem’de kurulmuş olup, MÖ. 2. yy’da Phaselis’le birlikte Lykia Birliği’ne katılmıştır. Roma Dönemi’nde M“. 2. yy’da kentin limanı olan bölgeye, bugünkü Olympos Antik Kenti’ne taşınmıştır. Bununla birlikte tamamen  terk edilmediği içerisinde bulunan Bizans Dönemi yapılarından anlaşılmaktadır.

Kent, Adrasan ve Olympos arasında, kuzeybatı-güneydoğu istikametinde, denizden yaklaşık 700 m. yükseklikteki Yaylalık Tepe Mevkiinde kurulmuştur. Girişi kuzeybatıdaki kapı ile sağlanmaktadır. Yerleşimin etrafı, özellikle Adrasan’a bakan kısımlarda gözlemlenen sur duvarları ve kuleler ile çevrilmiştir. Hellenistik döneme tarihlendirilebilen sur duvarlarının benzer örneklerini bölgede saptamak olasıdır. Batı kısımda kesme taşlardan yapılmış mezar  odaları yer almaktadır. Buradan güneydoğu yönüne gidildiğinde kent kalıntılarına ulaşılır. Kalıntıların çoğu isodomik ve pseudo- isodomik teknikte örülmüş duvarlara sahiptir.

Kuzeybatı kapısından güneye doğru devam eden cadde agoraya kadar uzanır. Agora kentin batısında yer almaktadır. Caddenin agoraya uzanan kısmının batısında iki, doğusunda ise onbeş-yirmi kadar evin sığabileceği yerleşim alanı bulunmaktadır. Güneybatıda Helenistik Dönem’e ait olması muhtemel bir tapınak yapısı vardır. Bu yapı Bizans döneminde kiliseye çevrilmiştir. Bu alanda bulunan Artemis’e adanmış bir adak yazıtı bulunduğundan tapınağın Artemis Tapınağı olduğu düşünülmektedir.

Agora

Kalıntıların tam ortasında yaklaşık 60×80 m ölçülerindeki agora yer alır. Yapı, kesme taşlardan inşa edilmiştir. Kuzeybatı ve güneydoğu yönündeki kapılar caddelere açılmaktadır. Batı  yönünde dükkânlar, doğu yönünde stoa vardır. Doğu köşede ise bir eksedra yer almaktadır. Ortada anakayaya oyulmuş, derin konik formlu üç adet sarnıç mevcuttur.

Nekropol

Güney yönünde nekropol yer alır. Burada Hellenistik ve Roma çağlarına ait mezarlar bulunmaktadır. Bu nekropolde yer alan Roma Çağı’na ait bazı tonozlu mezarlar iki katlıdır. Nekropolün doğu bölümünde ise daha erken döneme ait mezarlar görülmektedir. Hiçbir lâhit kalıntısına rastlanmaması ilginçtir. “özü geçen doğu kısımda sadece bazı ostothek kalıntıları görülebilmiştir. Doğu nekropolünün hemen altında Hayıtlıgöl denilen yerde iki tarafı kesme taşlarla sınırlandırılmış, küçük bir antik gölet bulunur. Duvarlarının tahrip olmasına karşın gölet hâlâ işlevini sürdürmektedir.

Kentin Güney Bölümündeki Sivil Bizans Yapısı

Bazilikanın yaklaşık 40 m. güneydoğusunda; Antreponun da yaklaşık 15-20 m. doğusundadır. Yapının girişi batı yönündedir. Kullanılan harç, kireç katkılı gri renklidir. Duvar örgü tekniği, düzenli örgü moloz taş. Duvarlar oldukça masif olup, batı cephede 1, doğu cephede 3, güney cephede 2 mazgal bulunmaktadır. Kareye yakın dikdörtgen yapıda duvarlar ortalama 5.30 m  yüksekliğe kadar korunmuştur. İç mekanda batı duvardan itibaren izlenebilen bir duvar, yer yer anakayayla birleşerek kuzeydoğu yönüne doğru uzanmaktadır. Yapının girişinde batı yönünde kalan küçük dikdörtgen bir mekanla organik bir bağlantısı vardır. Buranın girişi de güney yönündedir, ve büyük mekanın giriş kısmıyla köşe yapmaktadır. Mekanın güneybatı köşesinde sokak tarafında düzenli moloz taş örgüyle yapılan yaklaşık 70-80 cm yüksekliğinde olan bir payanda vardır. Fonksiyonu yapıyla bağlantılı olmaktan ziyade, sokak genişliğini daraltmak için  yapılmış olmalıdır. Güney tarafında üç kare ve dikdörtgen planlı yapı kompleksi bu mekana paralel ilerleyerek sokak dokusu oluşturulmuştur. Etrafındaki yüzey buluntuları Geç Roma – Erken Bizans Dönemine aittir.

Şapel

Kentin güney-batı kesimindedir. Kuzeydoğu-güneybatı yönelişlidir. Agoranın güneyinde bulunur. Kesme-taş ve kabayonu kesme-taşla inşa edilmiştir. Tek giriş açıklıklıdır ve narteksi yoktur. Apsisi dıştan ve içten yarım dairedir. İçindeki yıkıntıların arasında iki mimari plastik parça (balüster ve sütun)vardır. Definecilerin açtığı kısımda (bema ve apsis) bemada in situ konumdaki bir sütun parçası ve diğer sütun parçaları bemada bir baldaken olabileceğini düşündürmektedir. Apsisi dıştan çevreleyen ve apsisle arasında bir koridor oluşturan ikinci bir apsis bulunmaktadır. Bu apsisin yapı ile ilişkisi yapıya bitişmediği için anlaşılamamaktadır. Üzerinde çok az boya izleri bulunmaktadır. Yapıda kiremit kırıkları, kireç ve taşçık katkılı pembe renkte harç kullanılmıştır. Apsis kısmının örgüsünde moloz-taş, diğer cephelerde kesme –taş örgü kullanılmıştır. Şapelin önünde  yerden  hafifçe yükseltilmiş kare bir platform içine açılmış bir  kuyu bulunur. Şapelin güney-batı duvarı üzerinde olasılıkla daha önceki araştırmacılar tarafından toplanmış mimari plastik parçalar görülmektedir. Burada bulunan üç sütun parçası ve iki balüster parçasının yapıda tam olarak ne şekilde kullanıldığı anlaşılamamaktadır. Üslûp özellikleri, motifler ve işleniş biçimi göz önünde bulundurularak balüster parçalarının Orta Bizans Dönemine ait olmaları muhtemeldir. Yine yapının içerisinde kaçak kazı neticesinde toprak üzerine çıkmış sütun parçaları, işlenmiş taş parçaları mevcuttur. Ancak biçimlerini büyük oranda kaybettikleri için tanımlanmaları güçtür. Bunların dışında yapının çevresinde dağınık durumda duran bir taşınabilir atlar altlığı, ritüel amaçlı taş obje ve silindirik formlu bir taş obje daha mevcuttur.